Antik dönemlerdeki zeytinyağı ve şarap üretimi ile ticaret merkezi olması, Ege Denizi’nin bilinen en eski limanlarının sahibi, nefis taş binaları ve kendine özgü dokusu ile Ege’nin göz bebeklerinden bir tanesidir Urla… Sahip olduğu üzüm bağları sayesinde ürettiği şaraplarının yanı sıra gastronomisi ile de oldukça meşhur. Hem geçmişten taşıdığı izleri hem de günümüzde sunduğu kültürel ve gastronomik yönleri ile ziyaret edenleri kendisine hayran bırakmayı başarıyor. Sakinliği, huzuru, muhteşem doğası ve kültür buluşması ile ünlü şairlere de ilham olmuş.
İzmir il merkezine yalnızca 35 kilometre uzaklıkta bulunan Urla’da görmeniz gereken birden fazla rota bulunuyor. Urla’nın hikayesi M.Ö. 2000 yılında o günkü adı ile “Klazomenai” de başlıyor. Urla’nın merkezinden iskeleye doğru giderken sol tarafınızda kalan bu antik yerleşim bölgesi zeytinyağı üretiminde geçmişten günümüze öncülük yapıyor.
Dünyada bir tanesi Hırvatistan bir tanesi Amerika’da bulunan karantina adalarının üçüncüsü ise Urla’da bulunuyor. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Fransızlara yaptırılan Karantina Adası’nın yapılma kararı uluslararası bir toplantıda alınmış. Yaklaşık 150 yıl kadar hizmet veren Karantina Adası’nda gemilerdeki yolcu ya da çalışanlarda kolera ve veba gibi salgın hastalıklar oluştuğunda burada tedavisi yapılıyormuş. Günümüzde bu ada kapalı olsa da Urla İskelesi’nden adayı görebilmeniz mümkün.
Dünyanın en büyük zeytinyağı müzesinin Urla’da olduğunu biliyor muydunuz? Klazomenai kazılarında ortaya çıkan en eski zeytinyağı işliğine ev sahipliği yapıyor Urla. Zeytinyağı işinin kurucusu zeytincilik yapabilmek için tam 15 yıl köy köy gezmiş. Urla’da bulunan bu zeytinyağı müzesinde zeytinyağının nasıl yapıldığını görebilir aynı zamanda tadım da yapabilirsiniz. Zeytinyağı Müzesi’nden sonra Urla Bağ Yolu üzerinde bulunan 8 ayrı butik şaraphaneye de uğrayarak mahzen turu yapabilir, şarabın nasıl üretildiğini öğrenebilir ve şarap tadımı yapabilirsiniz. Urla yalnızca şarap ve zeytin ile ünlü bir yer değil tabii. Aynı zamanda her köşesinde sanat barındırıyor. Sanata meraklıysanız Arkas Sanat Urla’ya uğramanızı tavsiye ederiz. Burada cam objeler, 19 ve 20. Yüzyıla ait heykeller ve resimler, 16 ve 17. Yüzyıla ait zırhlar, silahlar ve miğferler, Rönesans dönemine ait halılar gibi hem yerli hem yabancı sanatçılara ait eserleri görebilir ayrıca Lucien Arkas’a ait resim koleksiyonuna da bakabilirsiniz.
Avrupa’nın en büyük palmiye yetiştiricisi de Urla’da yer alıyor. Uzbaş Arboretumu adeta bir doğa harikası ve içerisinde yüzlerce yıllık zeytin ağaçları, tarçın ağaçları, sukulentler ve devasa boyuttaki kaktüsler yer alıyor. Ziyaretçilerine çiftlik çalışanları eşlik ederek içerisinde bulundurduğu ağaçları ve birden fazla türdeki bitkiyi tanıtıyor. İsterseniz seramik saksılara ekilmiş çiçeklerden satın alabileceğiniz gibi çiftlik çalışanlarının ürettiği pekmez, reçel, zeytin ve zeytinyağından da tadabilirsiniz.
Evliya Çelebi’nin ünlü Seyahatname’sinde bahsettiği Malgaca Pazarı ve Arasta Çarşısı’na uğramayı unutmayın. Neredeyse iki asırdır varlığını sürdüren bu Pazar ve Çarşı içerisinde el işçiliklerinin bulunduğu dükkanlar mekanın kenarsüsü tadındadır.
Urla’nın kalbi olarak da bilinen caddelerinden biri olan Zafer Caddesi birbirinden güzel taş konaklara ev sahipliği yapıyor. Rum mimarisi ile dolu olan bu cadde günümüzde Urla Sanat Sokağı olarak biliniyor ve sokağın her yanı sanat kokuyor. Antikalar, sahaflar, sanat atölyeleri, restaurant ve kafelerin bulunduğu Sanat Sokağı’nın sonunda ise mutlaka görmeniz gereken Urla Devlet Tiyatrosu ve Urla Müzik Akademisi yer alıyor.
Her yıl Nisan ayında düzenlenen Uluslararası Enginar Festivali ile de anlaşılacağı üzere Urla Türkiye’de enginarı en çok üreten bölge. Hem gastronomisi hem kültürel zenginliği hem de doğa güzelliği ile gönülleri fetheden Urla’nın en güzel plajları ise Demircili, Altınköy, Çeşmealtı Mavi Plajı ve Aydilek Koyu.